20 Şubat 2007 Salı

Namazda Huşu

"Namazlarında huşu içinde olan mü'minler muhakkak felaha (kurtuluşa) ermişlerdir." (Mü'minun 23/1-2)

"Allah'ın huzurunda tam hûşu ve hudû ile durun" (Bakara, 238)

Hûşu namazın sırrı ve ruhudur. Müslüman, namazını kalbi ve kalıbı beraber olarak kılmalıdır. Nitekim Hadis-i şerifte: "Kişinin kalbi ve bedeniyle beraber namazda hazır olmadıkça Allah o namaza bakmaz." buyurulur. Diğer bir Hadis-i şerifte: "Kulun kıldığı namazından elde edeceği şey, sadece (namazda oluşunun) şûurunda olduğu anların sevabıdır." buyrulur.

Huşu aslı kalbde fakat belirtileri bedende olan bir eylemdir.

Kalble ilgili kısmı, Allah (CC:)'ın azamet ve celali karşısında kendi küçüklüğünü göstererek nefsi, hakkın emrine boyun eğdirtecek, edep ve saygıdan başka bir duyguya iltifat etmeyecek biçimde kalbin son derece saygı hissi duymasıdır.

Bedenle ile ilgili yanı ise, bu duygunun etkisi ile vücudun namazda sakin ve hareketsiz olması ve gözlerin secde yerine bakıp, şuna buna, sağa sola iltifat etmemesidir. Sesin alçalması, her fiil ve sözde aczin ve tevazuun ortaya konulması, Hak Teala karşısında kulun, zavallılığını, çaresizliğini ve zayıflığını izhar etmesidir.

Rasulullah (a.s) bir gün adamın birinin namaz kılarken sakalını elleriyle karıştırdığını gördü, buyurdu ki: Eğer bunun kalbin de hûşu olsaydı vücudunun her uzvunda hareketsizlik olurdu. Hz. Ali: Hûşu kalpte bulunan bir şeydir. Namazda iken donmuş gibi durup hiç bir yana bakmamak ve hiç bir şeyle ilgilenmemek hûşudandır.

Abdullah Bin Ömer'den rivayet edildiğine göre "Sahabe-i Kiram, namaz için ayağa kalktıklarında başka hiçbir şeyle ilgilenmezler, bütün varlıklarıyla kendilerini namaza verirlerdi. Gözlerini secde yerine dikerler ve Allah'ın kendilerine baktığını kabul ederlerdi."

Namaz kılanlara, ihlas ve hûşu derecesine göre sevap verilir. Bazılarına ecir ve sevabın hepsi verilir. Bazılarına sevabın yarısı verilir, bazılarına onda biri verilir. Bazılarına hiçbir şey verilmez. Çünkü namazı hiçbir şeyi hak etmemektedir.

Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Cennette efyah denen bir ırmak vardır. İçinde huriler bulunur. Allah onları zaferandan yaratmıştır. İnci ve yakut taneleriyle oynarlar. Yetmiş bin lisanla Allah'ı tesbih ederler. Sesleri Davud -Aleyhisselamın- sesinden daha güzeldir. Bu huriler şöyle derler: Bizler, namazı hûşu ve kalp huzuru ile kılanlar içiniz."

Rasul-i Ekrem bir buyurdu ki: Kıldığın namazı, en son namazınmış gibi, bir daha namaz kılma fırsatı bulamayacak bir kişinin kıldığı namaz gibi kıl.

Kaynak:
Haydi Namaza - Abdullah Yıldız - Pınar Yayınları
NamazZamanı.com

Hiç yorum yok: