26 Temmuz 2013 Cuma

Gönüldendir şikâyet, oruçtan değil!

Gün içinde etrafta kimi arkadaşların sızlanışına kulak misafiri oluyorum. Allah için, doğrudan şikâyet etmiyorlar belki ama neticede mesele varıp oraya dayanıyor.

...

Ciğerim insanoğlu, biz zaten bu oruca sırf Allah emrettiği için ve bütün zorluklarına katlanmak vaadiyle niyetlenmemiş miydik? Tabii ki nefsimize zor gelecek; acıkacağız, susayacağız, halsiz ve bitap düşüp icabında yerle bir olacağız. Maksat tam da bu değil miydi! Bize sonsuz nimetler bahşeden Yaratıcı’mızın emriyle aç ve susuz kalmak, nefsin arsızlığını dizginlemek; hatta adamakıllı hırpalayıp ona haddini bildirmek... Bu değil mi bütün mesele?

Öyleyse şikâyet etmeyeceğiz. Çocuklar gibi sızlanmak yakışıksız… Şöyle diyeceğiz mesela: Ne güzel Allah’ım, ne güzel! Susuyorum, susuzluğu öyle derinden hissediyorum ki, artık tüm vücudumun kuruduğunu, tükendiğini düşünüyorum. Acıktım ve karnım birbirine yapıştı. Demek, Medine’de Mescid-i Nebevi’yi inşa ederken Hz. Peygamber ve sahabileri de böyleydi! Ne güzel açlık, dünyanın bütün açlarıyla birim artık, onlardan biriyim. İstesem, gidip karnımı doyurabilirim, ama hayır, sırf Senin için, Sen istediğin için, Seni sevdiğim ve Sana saygısızlık edemeyeceğim için yemiyor ve içmiyorum. Senin için aç ve susuz kalmak ve şuracıkta, şah damarımda Seni duymak ne tarifsiz, ne güzel, ne muhteşem Allah’ım! Evet, vücudum eriyip tükeniyor ve doluyorum Allah’ım, Seninle doluyorum!..

İşte ellerim kalkmıyor, dilim oynamıyor yerinden, sözcükler ağzımdan yalpalayarak, eğri büğrü çıkıyor ve başım dönüyor, gözlerim kararıyor… Bu beden, bu uzuvlar, sağlık dediğimiz ne varsa işte o, benden ve benim eserim değil. Hepsi Senden ve Senin emrinle işliyorlar Allah’ım. Sen nimetlendirmesen, Sen afiyet vermesen, bu bedenin bir zerresi kıpırdamaz ve ben bir adım bile atamam. Bütün azalarımı Senin rızan doğrultusunda, Senin hoşnut olacağın biçimde kullanmayı nasip et bana. Bütün ömrümü böyle oruçlu gibi, dosdoğru, bütün aşırılıklardan arınmış ve durulmuş olarak yaşamayı diliyorum Senden. Ben kulum ve acizim, Sen kudreti sonsuz Rabb’imsin, benim hayatımı bu karar üzre daim kıl!

Ne güzel açlık, susuzluk ne güzel! Halsizlik, yorgunluk, bitkinlik, şu baygınlık hali ne güzel... Ve akşam ezanıyla küçük bir bayram gibi iftar edip, bedenin yeniden dirilişini görmek nasıl sonsuz bir şükre muhtaç!

...

Ne mutlu bize, bir aylığına, evimizin önünden oruç diye bir ırmak akıyor. Doldurun doldurabildiğiniz kadar kapları. Her ânına şükür, bin şükür!

25 Temmuz 2013 Perşembe

Sizden biriniz her gün bin âyet okuyabilir mi? (Hadis)

Peygamber Efendimiz (sas), “Sizden biriniz her gün bin âyet okuyabilir mi?” diye sordular.

Ashab-ı Kiram, “Günde bin âyet okumaya kim tahammül edebilir, yâ Resulallah?” deyince, Efendimiz (sas) şöyle buyurdu: “Hiçbiriniz Tekâsür Sûresi’ni okuyamaz mı?” Bir başka rivayete göre: “Beni Hak peygamberi olarak gönderen ve nefsim yed-i kudretinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, muhakkak o Tekasür Sûresi’ni okumak bin ayet okumaya denktir.” buyurdu.


Elhakümüt tekasür,Hatta zürtümülmekabir,Kella sevfe ta’lemun,  Sümme kella sevfe ta’lemun, Kella lev ta’lemune ılmel yekıyn, Le teravünnelcehıym, Sümme leteravünneha aynelyakıyn,Sümme le tüs’elünne yevmeizin anin neıym.
Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla
1- (Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi ‘tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi.’
2- “Öyle ki (bu,) mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü.”
3- Hayır; ileride bileceksiniz.
4- Yine hayır; ileride bileceksiniz.
5- Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız,
6- Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz.
7- Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne’l Yakîn) görmüş olacaksınız.

8- Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz.

Kaynaklar: