15 Kasım 2007 Perşembe

Asrın Getirdiği Tereddütler

İslam dinimiz hakkındaki bazı yanlış inanışlar ve iddialar ne yazık ki çok yaygın. İnsanlarımız hiç araştırmadan, bu konuda bilgi veren eserlere danışmadan kendilerinin herşeyin en iyisini bildiğini düşünerek kendilerince böyle hassas konularda yorum yapıyorlar ve yanılgıya düşüyorlar.

Geçenlerde öğlen yemeğindeyken, inanmayan bir meslektaşım İslam hakkındaki bazı düşüncelerini sıralamaya başladı. Öncelikle belirtmeliyim ki meslektaşım hiç bu konularda bilgi sahibi olmamasına rağmen konuştuğu çok açıktı. Öncelikle Bakara suresini "Baraka" diye söyledi ve bunun Kur'an-ı Kerim'in ilk suresi olduğunu belirtti. Daha sonra "Nisa" kelimesinin kadın anlamına geldiğini vurgulayarak, Nisa suresinin de Kur'an-ı Kerim'de ikinci sırada olduğunu söyledi ve hemen mevzuyu İslamın kadınlara bakış açısına getirdi. Meslektaşımın İslam hakkındaki yanılgıları bunlarla da sınırlı değildi.

Dile getirdiği konular başlıca şunlardı:

1-) İslam'da 4 kadınla evlenme
2-) Cariye mevzusu : Cariyelerin sözde köle olarak sömürülmeleri
3-) İslam'ın sadece erkeklere hitap etmesi iddiası

Ne yazık ki bahsettiği mevzulara tam vakıf olmadığım için ve gereksiz bir tartışmaya girmemek için sustum. Şimdi bu meslektaşımın dile getirdiği bazı mevzular hakkında derlediğim bilgileri kısaca burada aktarmak istiyorum.


İSLAMDA ÇOKEŞLİLİK

Öncelikle şunun bilinmesi gerekir ki İslamiyet çok büyük bir zaman dilimine, geniş bir coğrafyaya, çok farklı iklimlere yani tüm dünyaya hitap eder. Kur'an-ı Kerim ufak bir kabileye olduğu gibi büyük bir imparatorluğa, hem tarım, hem de endüstri toplumuna, hem savaş hem de barış ortamlarına, apayrı alışkanlık ve kültürlerin olduğu insanlara gelmiştir. Kuran’ın bu her türlü devir, şart, ortam ve kültüre uyumu ise Kuran’ın serbestiyet dairesinin geniş olmasıyla sağlanır. Kuran’ın bu noktadaki özgürlüğü Kuran’ın İslam’ının her bölgeye, her kültüre uyumunu sağlar. Çokeşlilik de aynen böyledir. Çokeşlilik İslam’ın yasaklamadığı bir konudur, yoksa İslam’ın emrettiği veya tavsiye ettiği bir konu değildir. Hatta İslam bu konuda caydırıcı kurallar dahi koyar.

Çokeşlilik birçok kültürde, zaman diliminde, özellikle erkeklerin savaşta ölüp, kadın erkek oranının bozulduğu zamanlarda kadınların da talebi olmuştur. Tarım toplumlarının birçoğunda çok çocuklu aile, gücün simgesi olduğu için, bu toplumlarda kadınların çocuk ve ev işlerindeki yüklerinin hafiflemesi için kocalarını evlenmeye teşvik ettiği bile görülmüştür.

Çokeşlilik bir serbestiyettir, mecburiyet değil. Burada bu konunun açıklanmasının nedeni çokeşliliği savunmak değil, kimi durum, şart ve kültürlerde kadınların da bunu istediğini göstermektir.

Avrupa’da sözde tek hanımla evlilik uygulamalarını ve savaşlardan sonraki acı tabloları değerlendiren Avrupalı kadın yazar Annie Beasant ise şöyle demektedir: “Bir tek kadınla evlilik Batı’da sözde kalmıştır. Gerçekte sorumsuz bir çok evlilik usulü alıp yürümüştür. Erkek metresinden bıkınca savar, o da zamanla hafif kadın halini alır. Zavallı metresin durumu, çok hanımlı bir aile yuvasındaki mevki sahibi kadının yanında çok acıklıdır. Sokakları dolduran binlerce zavallı kadın gördüğümüzde anlıyoruz ki çokeşliliğe izini kötülemek, Batılıların ağzına hiç yakışmıyor. İğfal edilmiş, sığınılacak bir yer ve sevgiden yoksun, gayri meşru çocuğu ile ortada, miras hakkından yoksun, herkesin zevkine kurban olup yaşamaktansa bir erkeğin meşru hanımlarından biri sıfatıyla sevgi görüp aile yuvasında yaşamak daha saygındır.”

Kadınların bir kısmı kendilerini hep üstüne bir kadın alınan ilk eş gibi görüyorlar. Oysa Annie Beasant’ın çizdiği tablodaki kadının durumuna düşen de bir kadındır. Her durumda hanımlardan çokeşliliği çirkin görenler çoğunluktadır. Onlar çokeşlilik yapmayabilirler, böyle istekleri olan adamlarla evlenmezler, yapmaya kalkan olursa ondan boşanırlar.


CARİYELER MEVZUSU

Cariyeler, harplerde esir alınan kadınlardır. Günümüzde esirlere yapılan muameleleri görüyoruz. Batı toplumu, insanlığın ne demek olduğunu, insanca muamelenin nasıl yapıldığını bir türlü hafsalalarına sığdıramadıklarından, İslâm'ın insanca muamele emrini anlayamıyorlar. Anlayamadıklarından dolayı da bilmeden "İnsanlığı, insanca davranmayı" tenkit ediyorlar.


Onlar harpte bizden esir alırken biz ne yapacağız? Onları geldikleri gibi bir daha silâhlansınlar, semirsinler ve bize hücum etsinler diye geriye mi göndereceğiz? Yoksa onlar istedikleri kadar bizi esir etsinler, bizim mürüvvet anlayışımız buna mânidir mi, diyeceğiz. Bu biraz fazla aptallık olmaz mı? Hem, karşı tarafa caydırıcı hiçbir müeyyide tatbik edilmeyecekse, niçin harp edilsin? Niçin binlerce insan öldürülsün? Kimisi dul, kimisi yetim kalsın. Mademki baştan bütün bunlar göze alınıp harbe giriliyor, herkes neticeyi işin başında kabul etmiş demektir. Ve esir düşmek de bunlardan biridir. Esire yapılan muamele İslâmî prensiplere göre olursa, daha insanî bir yaklaşım olmaz mı?

Öyleyse onlar bizden esir aldıkları gibi biz de onlardan esir alacağız. Şimdi, aldığımız bu esirleri ne yapacağız? Onları salıverecek miyiz, yoksa öldürecek miyiz? Hayır; onları Müslümanlar arasında taksim edeceğiz. Böylece Müslümanların evlerindeki mânevî atmosfer, onları İslâm'a karşı yumuşatacak. Arada ferdî dostluklar olacak ve hiç zorlanmadan bir müddet sonra hepsi bu insanî muamele karşısında eriyecek ve İslâm'a dehalet edecekler.


(Ayrıntılı bilgi için bakınız)



İSLAM DİNİNİN SADECE ERKEKLERE HİTAP ETMEKTE OLDUĞU İDDİASI

Kuran ayetlerinin %90’dan fazlası genele; yani erkek ve kadın karışık olarak tüm insanlara veya inananlara hitap eder. Bunun yanında sadece Peygamberimiz’e, sadece kadınlara, sadece erkeklere hitap eden ayetler de vardır. Kuran’ı insanlara ulaştıran Peygamber’imiz erkektir ve erkekler topluluğunun bir alt kümesidir. Erkeklere hitap eden bazı ayetlerdeki üslup bu nokta gözönünde bulundurularak okunursa daha iyi anlaşılır.

(Ayrıntılı bilgi için bakınız)